Türkçemiz için cibiliyetli ve münasebetli bir girişim

“Ahmet’i yakinen tanırım; görgülü olduğu kadar hırlı bir insan da.”
Haziran '12

Türkçe Olimpiyatları’nın yapıldığı bu müstesna günlerde, dünyanın dört bir tarafından gelen gençler, 100 metre zincirleme isim tamlaması, 50 metre engelli edat tümleci, tecahül-i arif bayrak yarışı gibi zorlu dallarda altın madalya için yarışıyor. El birliğiyle Türkçemizi daha ileriye taşıyorlar ve Türkçemizin güzelliklerini tüm dünyaya gösteriyorlar. Yani, pek emin olmasam da sanırım bu minvalde bir şeyler oluyor orada.

Olimpiyat bir yana, biz günlük hayatımızda ortalama 100 kelimeyle yazıp neredeyse 150-200 kelimeyle konuşuyoruz. Bunun nedeni her şeyi çok bildiğimizden yeni kelimelere ihtiyacımızın olmaması, zaten bir gerekliliğin bulunmaması, bildiğimiz kelimelerin derdimizi anlatmaya yetiyor olması ya da tam ihtiyaç duyduğumuz anda aklımıza başka bir kelime gelmiyor olması olabilir.

Belki sırf bu yüzden ya da çoğumuz baba tarafından Arizonalı olduğumuzdan, bazen araya yabancı kelimeler sıkıştırıyoruz. Hatta onları Türkçe okunduğu gibi yazarak sempatik göstermeye, dilimize sinsice sokmaya çalıştığımız da oluyor. Aynı şakacı tabiatla ben de “orrayt” yazıyorum bazen, yalan yok.

[sws_pullquote_left]Özellikle reklam filmlerinde, dizilerde, tanıtım metinlerinde sanki güzelim dilimizde çok az kelime varmış gibi hep aynı kelimelerle hep aynı cümleler kuruluyor. [/sws_pullquote_left] Özellikle reklam filmlerinde, dizilerde, tanıtım metinlerinde sanki güzelim dilimizde çok az kelime varmış gibi hep aynı kelimelerle hep aynı cümleler kuruluyor. Elbette Serdar Ortaç şarkıları hariç. Zira, beyefendinin kullandığı kelimelerin hepsini ben de biliyorum, ancak onları o şekilde yan yana getirmek benim aklıma gelmiyor. Her biri üstün bir dehanın ürünü. Tıpkı “Poşet” adlı eserindeki “Aşk bu; kızıl ötesi, yaralı müzesi, hareket edemem” cümlesinde olduğu gibi.

Bir süredir sadece okuyup yazmaktan olacak, kendi kelime dağarcığımı da sorgulamaya başladım. Can sıkıntısının da etkisiyle standart kalıpları yıkmak, klişelerden kurtulmak hevesiyle yanıp tutuşuyorum.

Her şeye, yan evin bahçesindeki “dikkat köpek var” yazısını “eyvah, köpek var!” olarak değiştirerek başladım. İstediğim etkiyi yarattım, millet “bu ne be?” der gibi baktı.

Bu küçük deneyden sonra dilimizdeki bazı kelimelerin hakkını vermediğimiz kanaatine vardım. Biraz yakından bakıp üzerine manasız bir zaman harcayınca, yeterince verimli kullanmadığımız kelimeler olduğunu siz de göreceksiniz.

Tam bu noktada; olumlusu olmayan olumsuz kelimeleri, olumlu olarak (anlamsal değil, yapısal açıdan) kullanıma açmaya karar verdim. Böyle söyleyince karışıkmış gibi görünüyor ama aslında son derece basit.

Mesela; “Adam hırlı mı hırsız mı nereden biliyoruz?” cümlesindeki “hırlı” tek başına bir anlam ifade etmiyor. Yazık değil mi? İsraf. Oysa onu şu şekilde kullansak, dilimize zenginlik, günümüze neşe katmaz mı?

“Ahmet’i yakinen tanırım; görgülü olduğu kadar hırlı bir insan da.”

Al sana fıstık gibi cümle.

Buyrun, devam edelim. Olumsuzu olan ama yapısal olarak olumlusu olmayan kelimelerle harika cümleler kurabiliriz.

Etrafımda ne idüğü belirli kimseler olmasından hoşlanırım.

Yeni apartman görevlimizin meymenetli bir adam olması beni çok mutlu ediyor.

O kadar suratlı bir kız ki, görsen bayılırsın, fıkır fıkır maşallah. 

O’ndan hiç beklemeyeceğim kadar münasebetli bir tavır sergiledi, şaşırdım doğrusu.

Böyle füturlu olmayı aile terbiyeme borçluyum.  

Patronun teklifini sorgulu sualli kabul ettim; bilirsin, okumadan garanti belgesi bile imzalamam.

Yanılıyorsun Figen, Osman’ın densizlik yaptığı görülmemiştir, bilakis gayet denli bir insandır.

Dün Ayşe’yi yolda gördüm, yanında çok tipli bir çocuk vardı.

Sunuma eksikli hazırlanmışsınız, keşke daha çok çalışsaydınız, müşteriye rezil olduk ayol.

Evleri şehrin merkezinde, son derece tekinli bir muhitteydi.

Ne allahlı bir insan şu Hamdi Bey, hemen yardımımıza koştu sağ olsun.

 

Dilerseniz siz de evde tek başınıza deneyebilir, cümleler kurabilirsiniz. Ben bir iki örnek daha yazıyorum buyrun; istisnalı, yanlışlı, kifayetli, uygunlu, benzerli, kitaplı.

Ya da istersek olumsuz bir kelimenin; aslına sadık kalarak zıddını yaratıp mis gibi sıfat elde edebiliriz.

Örneğin;

O kadar şanslıyım ki ıslı bir adaya düştüm, ortam çok güzeldi.

Hatta sadece olumsuzu olan ama olumlu olarak kullanmadıklarımızı olumlu anlam ifade edecek şekilde kullanıma açabiliriz.

Örneğin;

Hülyasız bir bakış vardı gözlerinde, son derece gerçekçi bir insandı.

Cin fikirsiz bir insan olduğumdan olacak, hep kandırılıyorum İsmet.

Bu fikrimle Türk Dil Kurumu’na başvurmak istiyorum ama dalga geçiyorum zannederler de bir temiz dayak yerim diye korkuyorum. O yüzden, gayri ciddi ve gayrı resmi bir manifestoyla ilk adımı atma niyetindeyim. Hiçbir şeyde gözüm yok, maksat güzel Türkçemiz kazansın.

Hepsini kendi malınız gibi kullanabilirsiniz.

Uğruna olimpiyatlar düzenlenen güzel Türkçemize hayırlı olsun.

Bir not: Kelime haznenizin ve bireysel literatürünüzün (bunu sırf havalı dursun diye kullandım) gelişmesi için twitter’da @anabiritanika hesabını takip etmenizi öneriyorum.

İki not: Söz konusu twitter hesabı kimin bilmiyorum. Ben de ilgi ve sevgiyle (evet sevgiyle, ne var?) takip ediyorum.

 

 

  ✪