Kısa filmde anlatılacak bir hikaye

Star Wars fan web dizisi Rise of the Rebellion yapımcılarından Can Akdağ, aynı zamanda Kara Defter isimli bir kısa filmin de yönetmeni. 2009'da 3. Sinepark Kısa Film Festivali, Korku Tüneli, En İyi Film ve En İyi Kurgu ödülü almış, aynı yıl 11. Uluslararası Marmara Üniversitesi Kısa Film Yarışması'nda, Kurmaca Dalı finalisti olan filmden yola çıkıp, Can Akdağ ile konuştuk.
Eylül '10

Star Wars fan net dizisi Rise of the Insurrection yapımcılarından Can Akdağ, aynı zamanda Kara Defter isimli bir kısa filmin de yönetmeni. 2009’da 3. Sinepark Kısa Movie Festivali, Korku Tüneli, En İyi Movie ve En İyi Kurgu ödülü almış, aynı yıl 11. Uluslararası Marmara Üniversitesi Kısa Movie Yarışması’nda, Kurmaca Dalı finalisti olan filmden yola çıkıp, Can Akdağ’a kısa filmler hakkında sorular sorduk. Önce Kara Defter’i (Black Journal) izleyelim. Sonra da, kısa filmler ve diziler üretme çalışmalarına devam eden Can Akdağ’ın cevaplarına bakalım.

Futuristika!: Kısa filmler, sanki yönetmenlerin uzun metraja geçmeden önce antrenman yaptıkları bir alan gibi görülüyor. Biz bu fikre katılmıyoruz. Bizce kısa movie yapmak, tıpkı kısa öykü yazmak gibi zor bir zenaat. Kısa filmler hakkında genel olarak ne düşünüyorsun?

Can Akdağ: Evet kısa movie sadece öğrencilerin ya da amatörlerin kendilerini geliştirme çabası olarak düşünülüyor. Ancak bu yanlış bir düşünce. Yurt dışında hayatı boyunca sadece kısa movie çeken yönetmenler de çok. Tabi ki oralarda kısa filme maddi yatırım da yapılıyor.

Kısa movie yapan kişilerin amaçları; hedeflerine ya da icraa etmek istediği sanatına, anlatmak istediği hikayeye vb. göre değişir. Kısa movie mantığının ülkemizde tam anlamıyla oturmadığını düşünüyorum. En basit tabiriyle insanlar kısa filmi uzun metrajın konsantre versiyonu gibi görüyolar. Halbuki çoğu zaman kısa filmi kurgulamak uzun metrajdan çok daha zordur. Yani burada filmi yapanların derdini kısa sürede anlatabilme yetenekleri ortaya çıkıyor.

Sanırım Ankaralısın. Eğitimin hangi alanda? Bize biraz kendini anlatır mısın?

2007 yılında Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım bölümünden mezun oldum. Okuldan teorik bilgileri almak ve bakış açısı kazanmış olmakla beraber aslında teknik konularda tamamen kendimi geliştirmeye gayret gösteriyorum. Şu anda bir eğitim teknolojileri firmasında Video Kurgu Editörü olarak çalışıyorum. Daha önceki yıllarda da başka belgesel projelerinde çalıştım ve özel sektöre advertorial filmler hazırladım. Aslında üniversiteye girene kadar bu işin hobiden öteye geçemeyeceğini düşünürdüm. Şimdi ise bir daha dünyaya gelsem ne yaptıysam aynısını yaparım tekrar diyorum.

Filmin efektlerini başarılı bulduk. Sahne geçişleri gayet güzel. Kısa movie yapmaya niyetlenenler için, ne tür teknik ihtiyaçların minimal ölçüde gerekli olduğunu düşünüyorsun ve senin tercihlerin neler?

Nasıl doğru çekim yapılır temel kuralların bilinmesi ve tabi bunların uygulanması lazım. Ama bu da en iyi şekilde deneyerek olur. Bu konuda Robert Rodriguez ‘in bir sözü çok hoşuma gidiyor. “Siz yönetmen olmaya karar verdiğiniz andan itibaren yönetmensiniz” demiş. Sürekli birşeyler çekmek ve temel sinematografi kurallarını öğrenirken bir önceki yapılanla karşılaştırmak faydalı olacaktır. E tabi bir de anlatacak bir hikayenin olması gerekli. Bu çok basit bir hikaye de olabilir. Yani klişe diye kaçmamak lazım. Birçok güzel movie dediğimiz filmlerin konusu çok basit olmasına rağmen, işleyişiyle bizi etkiliyor.

Kısa filmlerin, sadece kısa movie yapan yönetmenlerin sayısı artıyor, özellikle Amerika ve Avrupa’da sadece kısa filmleri takip eden dergiler, websiteleri var. Türkiye’de kısa filmin durumu hakkında ne düşünüyorsun?

Evet gerçekten güzel gelişmeler var ancak kısa filmin hakettiği yere gelebilmesi için kısa filme olan bakışın değişmesi lazım. Her ne kadar aklınıza gelebilecek tüm yerli yabancı yönetmenler sinemaya kısa filmlerle başlamış olsa da kısa filmin bir araç değil amaç olabileceği düşüncesinin yerleşmesi lazım. Bunun haricinde Türkiye’ de sanatın diğer dallarında gelişim için duyulan ihtiyaçlar neyse kısa filmin de onlara ihtiyacı var zaten

Kara Defter çeşitli ödüller aldı. Filmden teknik ve gördüğü ilgi açısından tatmin oldun mu?

Aslında şu anda ben bir filmi ödül almak için yapmıyorum. Sadece içimden geleni, anlatmak istediğimi yansıtmaya çalışıyorum. Bu nedenle, yaptığım bir filmi sadece bir kişi beğense o benim için kârdır gözüyle bakıyorum. Elbette milyonlar tek yürek olsun isterim (: Ama bunun özlemini de hissetmiyorum. Kara Defter aslında bir gece yatarken bir anda aklıma gelen ve on günde tamamladığım bir projeydi. Yani şu ana kadar yaptığım işlerde en az uğraştığım proje diyebilirim. Ama en çok ilgiyi de ondan gördüm. O yüzden fazlasıyla tatmin oldum diyebilirim.

Müzikleri çok başarılı bulduk. Biraz abstrakt, öte yandan sahnelerle uyumlu ve filmin havasına sokuyor. Müzik seçimi ve üretimi nasıl gerçekleşti?

Müzikleri ve ses tasarımını Baran Güleşen hazırladı. Kendisi hem ses tasarımcısı hem de elektronik müzik icra etmekte. Gerçekten filmimize can verdi diyebilirim. Olmasını istediğim şeylerin bir adım ötesinde iş çıkardı.

Standart Futuristika! sorusu, bu aralar tuvalette ya da yatakta okuduğun, dinlediğin, izlediğin neler var? Nelerden keyif alıyorsun?

Genel olarak bilim kurgu ve fantastik hikayeleri hem okumayı hem de izlemeyi severim. Ama tabi diğer alternatif kültür unsurlarını da takip etmeye çalışıyorum. Uzun zamandır Robert Rodriguez’ in son filmi Machete‘ yi bekliyordum. İki sene önce Rodriguez ve Tarantino’nun Grindhouse projesi çıktığında 70’lerin Amerikan B sınıfı filmlerine olan ilgim artmıştı. Machete o projeden kendi projesine geçince tabi ilk gün gittim. Oldukça eğlendim. Ama Grindhouse’un ne olduğunu bilmeyenler bu filme gitmeden önce google’lasınlar. Yoksa ya iğrenirler ya da sıkılırlar. Bunun dışında Stephen King in Kara Kule serisinin çizgi roman versiyonunu okuyorum. Fantastik orta dünya ile vahşi batının sentezlendiği çok ilginç bir hikaye.

Futuristika! için kısa movie seçsen, hangileri olurdu?

Son zamanlarda izlediğim dört tanesini sayayım:

* Ahmet İmamoviç – 10 dakika[Link]

Boşnak yönetmenin filmi Avrupa’da birçok ödül aldı.

* Ruari Robinson – Silent Metropolis [Link]

Görsel efektleri oldukça doyurucu publish apokaliptik bir zamanda geçen hoş bir movie.

* Umut Aral –  Çarpışma[Link]

Biraz Man Richie filmlerini andırıyor. Neden bilmiyorum ama bu filmde oyuncu Gürkan Uygun bana ingiliz aktör Vinnie Jones u çağrıştırıyor. Herkesin rahatlıkla izleyebileceği eğlenceli bir hırsızlık hikayesi.

* Can Eren – AHNECTHA [Link]

Steampunk bilim kurgu türünde ülkemizde eşine zor rastlanan bir movie…

Kısa filmin röportajı da kısa olmalı, yaratıcılığın için teşekkürler ve bol şans! ✪

canakdag.com/