İmece usulü ekolojik yaşam

İmece Ekolojik Yaşam ve Organik Ürünler projesi mimarı Mehmet Gökmen ile M. Hakan Patır'ın yaptığı röportaj... Hayatına ve doğaya saygı duy, ekolojik yaşamı benimse!
Şubat '09

İmece Ekolojik Yaşam ve Organik Ürünler projesini, Türkiye’nin ilk “ekolojik ürünler pazarı” olan İstanbul Feriköy Pazarı’yla duymuştuk. Şehir yaşantısının bezgin ruhlarımıza işlettiği günahlar arasından gülümseten bu girişim henüz birkaç yıllık geçmişinde sadece doğal “sebze ve meyve” tüketim şansı sunmakla kalmadı, pek çok sevindirici alt başlıklar içeren projeleri de tezgahında sergiledi, sergiliyor. Bunlara örnek olarak akla ilk gelen; İmece sayesinde AB tarafından da onaylanan Küre Dağları’nda Aşağı Çerçi Köyü Kırsal Kalkınma Projesi. Sağlıklı yiyecek ve içecekler tüketmenin yanı sıra ekolojik yaşamın bir yaşam tarzı olmasına çabalayan İmece, bünyesinde yürütmekte olduğu ekolojik projelerde birlikte çalışabileceği ve beraber projeler geliştirebileceği, ekolojik yaşam hakkında ortak idealleri paylaşan kişiler de aramaktadır. İlgilenenlere duyurulur. İmece Ekolojik Yaşam ve Organik Ürünler’i -iyi ki- hayatımıza katan Mehmet Gökmen’in bu röportajını, Futuristika! okuyucularıyla paylaşan M. Hakan Patır‘a teşekkür eder, keyifli okumalar dileriz.

İmece Ekolojik ne zaman ve nasıl kuruldu?

İmece Ekolojik fikri ilk olarak 2005 yılında oluştu. İlk olarak evlere paket servisi yapmayı amaçlıyorduk. Bu amaçla Anadolu’daki üreticileri dolaşmaya başladık, “nereden nasıl ürün getirilebilir”i araştırdık. Aynı yıl daha fazla fikir edinmek ve yurtdışındaki organik ürün pazarını takip etmek için Almanya’da düzenlenen BioFach Fuarı’na ziyaretçi olarak katıldık.

Bu projemiz iyice oluşmaya başladığı sırada 2006’da Buğday Derneği öncülüğünde Feriköy Ekolojik Pazar’ı kuruldu. Bunun üzerine paket servisi oluşturmak amacıyla halihazırda görüşmekte olduğumuz birçok üreticinin ürünlerinin pazarda da yer almasını sağladık ve onların temsilcisi olduk. Böylece İmece Ekolojik esas olarak 2006 yılında Türkiye’nin ilk Ekolojik Pazarı olan Feriköy Pazarı ile eş zamanlı olarak faaliyetlerine başlamış oldu.

Tanıtımlarınızda tüketicileri ve işbirliği yaptığınız kurumları “ekolojik bir yaşam ortaklığı”nı paylaşma davet ediyorsunuz? “Ekolojik yaşam ortaklığı” ile neyi kastediyorsunuz?

“Ekolojik yaşam ortaklığı”; tüketim alışkanlıklarımızdan başlayarak çevreye olan duyarlılığımızı ifade ediyor. İmece Ekolojik olarak, duruşumuzla özellikle günlük rutin içinde kaybettiğimiz duyarlıklarımızı yeniden hatırlamak ve kendimizi dönüştürmek için gerçekleştirdiğimiz projelerde işbirliğine davet ediyoruz. Örneğin; ekolojik tarım, doğaya uyumlu ve doğayı kirletmeyen bir tarım sistemidir. Dolayısıyla doğayı kirletmeyen tarım, insana da zarar vermez. Bugün insan vücudunun bağışıklık sistemini çökerten çok ağır hastalıkların tedavi süreçlerinde hastaların bünyeleri sadece ekolojik ürünleri kabul ediyor. Bu oldukça acı ve bir o kadar da önemli bir gösterge.

İmece Ekolojik olarak, büyük üreticiler yerine ekolojik tarım yapan küçük ve orta ölçekteki çiftçilerin ürünlerini iç pazarda tanıtıp pazarlamaya özen gösteriyoruz. Çünkü “köy üretimi” önemlidir. Tarım üretiminin temelini oluşturan köy hayatının devamlılığını sağlar, köylerde üretim yapılmasını teşvik etmek iş olanaklarını, beraberinde de bulunduğu bölgede ekonominin hareketlenmesini sağlar. Aksi takdirde iş kapısı olarak görülen büyük şehre göçün engellenemez hale gelir ki, bu da köy hayatının tamamen sona ermesine neden olur.

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında çok sayıda küçük ve orta ölçekli üretim yapan çiftçi var. Ekolojik tarım yoluyla küçük ve orta ölçekli üretimin sürdürülebilirliğini ve köy yaşamının devamlılığını sağlamayı amaçlıyoruz.

Bir “Ekolojik ürünün” özellikleri nelerdir? Sertifikalandırma süreci nasıl işler?

Öncelikle bu konudaki bir karışıklığa açıklık getirmek istiyoruz. Türkiye’de “organik” olarak lanse edilen kavram dünyada “ekolojik” olarak geçer.

Biz de “ekolojik” demeyi tercih ediyoruz çünkü ekolojik yaşam felsefesiyle bir bütünlüğü olan ürünleri yani ekolojik ürünleri.

Ekolojik bir ürünün öncelikle yetiştiği toprağın kimyasallardan tamamen arınmış olması gereklidir. Yetişme döneminde de sentetik bazlı hiçbir gübre ve zirai tarım ilacı kullanılmaz. Dolayısıyla yetiştiği bölgedeki ekolojik sisteme zarar vermez. İnsan sağlığına zararlı hiçbir kimyasal madde içermeyen ekolojik ürünlerin bitkilerin iyileştirici özelliklerini korumalarını sağladığını da söyleyebiliriz.

Bir üretici ekolojik tarıma başlamak istediğinde Türkiye’de yerli ve yabancı olmak üzere sayıları 13’ü bulan sertifikasyon ve kontrol firmalarından birine başvurur. Tarım Bakanlığı tarafından denetlenen bu firmaların yetkilileri üreticilerin toprağını inceler ve koşulların uygunluğunu denetler. Ayrıca hem toprağı hem de ürünleri kayıt altına alarak ekolojik tarım konusunda çiftçiyi bilgilendirirler. Denetlemeleri sonucunda toprağın temiz olduğuna karar veren sertifikasyon firması üretim için kararını verir. Bundan sonraki aşamada da, yani üretimden son kullanıcıya ulaşana kadarki süre boyunca, ürünlerin izlenmesi ve denetlenmesi devam eder.

Dünya çapında ekolojik ürün tüketiminin yanı sıra ekolojik yaşam tarzını benimseyen pek çok insan ve ülke var. Türkiye’de ise -daha yeni ilgi görmeye başlayan- “ekolojik yaşam”ın gelişimi ne yönde? Örneğin dünyanın önde gelen kurumlarından slowfood organizasyonunun Türkiye’ye yansımaları olabiliyor mu?

Türkiye’de bu konu hâlâ çok yavaş gidiyor, bu kültürün oturması için epey zaman var. Yürütülen çalışmalar ve projelerle organik ürün pazarı büyüyor ama şu anda popüler bir tüketim alışkanlığı şeklinde devam ediyor. Şu anda organik ürün tüketicileri ağırlıklı olarak üst-orta sınıfın yanı sıra hamileler, çocuklu aileler ve Türkiye’de yaşayan yabancılardan oluşuyor. Feriköy’ün ardından Ankara, Antalya, Samsun ve Bursa’da açılan ekolojik pazarlar tüketimin yaygınlaşması bakımından oldukça etkili oldu. Organik ürün tüketmek isteyenlerin ürünlere çok daha kolay ulaşabilmelerini sağladı. Ama tabi tüketim henüz çok da yaygın değil. Türkiye için organik ürünler ve ekolojik yaşam çok yeni oluşumlar, bu kültürün tam anlamıyla oluşması için önemli adımlar atılıyor ve fakat daha işin çok başındayız.

Ekolojik Pazarlar dışında tüketicilere ekolojik ürün ulaştırmak konusunda ne gibi çalışmalarınız var?

İstanbul’da olduğumuzdan öncelikle İstanbul’da Feriköy Pazarı’na gelemeyen ya da gelmeyi tercih etmeyen, organik ürün tüketen müşterilerimize haftalık standart kutu dağıtım hizmetimiz var. Gerek tüketiciler gerekse de dükkanlar bazında hafta içi taze sebze-meyve bulmak konusunda sıkıntılar var. En önemli çalışmalarımızın başında, büyük şehirlerde haftanın 7 günü ürün tedarik edebilecek organik manavlar kurmak geliyor. Ayrıca “ağaç yaşken eğilir” felsefesiyle kreşler ve ilköğretim okullarında çocukların organik gıdalarla beslenebilmelerini sağlayacak çalışmalarda bulunuyoruz.

Ayrıca Türkiye’de üretilen ürünlerin yurtdışı pazarlara sunulmasının yanı sıra Türkiye’de üretimi olmaması şartıyla ekolojik ürünlerin ithalatı konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Örneğin; Backaldrin isimli Avusturyalı bir firmayla unlu mamüller ve pasta katkıları konusunda işbirliği hazırlılarımız var. Yine organik kahve konusunda da araştırmalar yapıyoruz.

Türkiye’de ekolojik ürün yetiştirilmesi ve tüketiminin yaygınlaştırılması için neler yapılması gerekli. Bu konuda işbirliği yaptığınız yerli ya da yabancı kurum ve kuruluşlar var mı? Projeleriniz neler?

Türkiye’de ekolojik üretim zor değil ancak ürünün tüketiciye ulaşması, depolanması ve pazarlanması konusunda sıkıntılar var. Bu konuda ÇEKÜL derneği ile ortak bir proje çalışması içindeyiz. ÇEKÜL’ün “Köyler yaşamalıdır” projesini bir parçası olarak organik tarım yapan köylerden çıkan ürünlerin lojistik ve depolama operasyonu ile pazarlama olanakları konusunda işbirliği yapmaktayız. Böylece en önemli hedefimiz olan küçük ve orta ölçekte üretim yapan çiftçilerimizi desteklemiş ve ÇEKÜL projesinin amacı olan bölgesel üretim ve kültürün de sürekliliğini sağlamış olacağız.

Organik tüketimin yaygınlaşması için bunu bir yaşam tarzı haline getirmek ve ekolojik felsefeye inanmak gerekir. Ekolojik yaşam kültürü ancak böyle oluşur…

Biz İmece Ekolojik olarak sağlıklı olmanın en değerli özgürlük olduğuna ve önemle korunması gerektiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda doğaya ve insana zarar verecek her şeyden arındırılmış bir yaşamın insan hayatına ve doğaya gösterilen saygının önemli bir parçasıdır.

İmece Ekolojik: website, blog, facebook grup, e-posta: info@imeceekolojik.com ✪