Fallik fallik aradım, çıkışı bulamadım

Vizyonsuz filmlere uyandırmasıyla şu dünyayı yaşanılır kılan, tayfadan Emrah Doğan, bu kez bir başka Japonsal gariplikler silsilesiyle, evren, ornitorenkler ve en garip tanrılardan birine dikkat çekiyor

Tanrı, bazen Harley Davidson’la kasaba kasaba gezip barlarda içki içen, hovarda biri olarak karşımıza çıktı; bazen de ortalıkta taklalar atıp şen şakrak dolaşan bir dişi kişi olarak. Bu sefer de kapısız, penceresiz, duvarları fallik sembollerle dolu boş bir odada hapsolmuş, ne yaptığını/yapacağını bilmeyen biri olarak karşımızda. Üstelik O, ne tanrı olduğunun, ne de yaptığı basit ve saçma hareketlerin dünyadaki sonuçlarının farkında değil. Evrene ve ornitorenklere dair her şeyi açıklıyor sanırım bu durum.

Filmin başında, pek zeki olduğu söylenemeyecek kahramanımız, beyazlara bezenmiş bir odada uyanır. Oda bomboştur, ne bir kapı, ne bir pencere vardır. Oraya nasıl gelmiştir, oradan nasıl çıkacaktır; bilinmez. Derken, beyaz duvarlarda ortaya çıkan fallik semboller ona bir şeyler sunmaya başlar ve adam “buradaki falliğe basarsam yemek gelir, ardından şuna basarsam içecek gelir” şeklinde aynı bir maymun gibi öğrenmeye başlar. Onun bilmediği şey, her sembole tıkladığında bunun dünyada da bir sonucu olduğudur…

Aynı esnada Meksika’da; gözden düşmüş, Escargot (salyangoz) lakaplı güreşçimiz, beyaz odadan habersiz şekilde önemli bir maça hazırlanmaktadır. Yani maskesi yüzünde, Wes Anderson karakterlerine benzer depresif ruh haliyle sandalyede oturmaktadır. Maç vakti gelip de ringe çıktığında, beyaz oda devreye girer ve bizim bittiğimiz noktada Japonsal gariplikler silsilesi başlar. Bu andan itibaren kelimeler yeterli olmayacağı için susup filmi izlemek en doğru hareket olacaktır.

Tuhaf bir yönetmenin (Hitoshi Matsumoto) elinden çıkmış bu tuhaf filmin orjinal adı “Symbol (Shinboru) [2010][DVDRip XviD AC3-ViSiON].avi” ama bu ismi akılda tutmak zor olduğu için IMBD kısaca Symbol demeyi tercih etmiş. Yönetmen torpili olduğu için de, başrolde kendisi oynamış. Şüphesiz, oyunculuğu da yönetmenliği kadar iyi.

Bir fragman, bin satıra bedeldir” diyip sazı fragmana verelim:

http://www.youtube.com/watch?v=nnqIhrmS0iI ✪

Önceki

Henrik Isaksson Garnell: Un-plugged

Sonraki

Çanakkale’de Ece Ayhan Kültür Evi & Arşivi Çalışmaları