Zito SOUL! Viva Futuristika!

Yunanistan'da 30.000 tirajı olan Selanik merkezli trendi moda ve sanat dergisi SOUL Magazine'den Vagia Matzaroglou sordu, Futuristika! cevapladı. Soul Magazine her sayısında, Avrupa'dan belirli dergileri tanıtıyor, Monocle'dan sonra, sıra Futuristika!'daydı. Ekim sayısından naklen aktarıyoruz...
Şubat '10

Vagia Matzaroglou SOUL MAG: Futuristika! nasıl ve neden doğdu? Sizi bir dergi başlatmaya iten neden neydi?

Barış: Dergilerin muazzam bir etkileme gücü olduğuna inanıyoruz. Kitap ya da gazete ya da herhangi bir yayın aracında olmayan bir özgürlük hissi veriyor. Dünya, dergilerin keşfettikleri güzel konularla daha da güzelleşiyor. Birer “dergi delisi” olarak, uzun yıllardır sanat, edebiyat, moda, tasarım, müzik, kısa öykü dergilerini takip ediyoruz. Yeraltına ilgi gösteriyoruz, fanzinleri okuyoruz, dişçimizin dergilerine sulanıyoruz. Bir dergiyi bulabilmek için şehri boydan boya dolaşabiliyoruz. Moskova’ya gidince Kiril alfabesinde, Atina’ya gidince Yunanca bir dergiye bakıp sahip olmaktan, tümüyle anlamasak da haz alabiliyoruz :) Dünyanın herhangi bir yerinde dergilerle uğraşan o büyük, kalabalık ve güzide yaratıcı kitleye dahil olmanın tadını yaşamaya karar verince, dergimiz harekete geçti.

Futuristika!, orijinalinde bir web dergisi olarak planlandı. Bunun belirli nedenleri vardı. Her şeyden önce, isteseydik doğrudan geleneksel, basılı yayıncılıkla başlayabilirdik. Ancak, geleneksel dergi konseptinin hem Türkiye’de hem de dünyada kendini tekrarlamaya başladığını da görüyorduk. O zaman bir manevra ile standart uygulamanın tersine gitmek, yani web sitesi de olan basılı bir dergi değil de, basılı versiyonları da olan bir web dergisi için çalışmaya başladık. Gerçekten çok çalıştık. Dünyada sayısız bağımsız ya da kurumsal derginin ya da sadece web dergisi olarak başarıyla -ya da değil- devam eden tüm o büyük ailenin fertlerini teker teker inceledik. Notlar aldık, eksilerini, artılarını düşündük. Sonra bunları becerimiz ve elimizdeki bütçeye böldük, ruhumuzu da katınca, Futuristika! başladı.

Futuristika!; “özgün”, “keyif veren”, “ilginç” ve “olağandışı” konular dergisi, 1 Ocak 2008’de doğdu. Daha yaratıcı bir iş planlaması ile web ve favori “hobimizi”; yazı yazmayı birleştirmek istedik. Ve dedik ki tamam, şimdi, ülkemizden ve geri kalan dünyadan ilginç şeyleri yazmaya ve okumaya olan öncelikle kendi ihtiyacımızı giderebiliceğimiz, sonra da bizimle ortak ilgilerde olan insanlarla farklı ifadelerle e-iletişim kurabileceğimiz, doğru düzgün bir dergiyle on-line olmak zamanıdır. Aslında sadece iyi bir Türkçe dergiye olan ihtiyacımızı tatmin etmek istediğimiz için başladı.

İsim neden Futuristika?

Kendimizi geçmiş ve gelecek arasında sıkışmış, ancak bunun acısını dergi için üretimle aşan kişiler olarak konumlandırıyoruz. Retro ve classic olan ile gelecek arasında ruhani ve maddesel bağlar olduğuna inancımızla, geçmişteki geleceğe, gelecekteki geçmişe atıyoruz. Gelecek cinayet değil umuttur, rezil de olsa bir umuttur. Ayrıca, Türkçe’de fütürsuz olmak da, hiçbir şeyi takmamak anlamında. Yani, gelecek yok denmiş bir zaman, şimdi ise odalarda geleceksiziz.

Dergi fikrinin gerisinde kimler var?

Kısaca, ben sektörel bir aylık bir derginin yazı işleri sorumlusuyum, yine iki aylık ingilizce versiyonunda editörlük yapıyorum ve sosyal medya kısmıyla ilgileniyorum. Günlük gazetelere, futbol takımım (AEK’in kardeş takımı Fenerbahçe!) için fanzinlere, gazete ve dergilere Futuristika’da olduğu gibi yazılar hazırlıyorum. Bir yandan da İletişim Bilimleri grasp programıma devam ediyorum. On-line olarak da bazı dergi ve kömünite bloglarında aktifim ve vakit buldukça kitap projelerimle uğraşıyorum.

Ofisiniz, merkeziniz nerede? Manzaranız nasıl?

Kadıköy’de yaşıyoruz. Ağırlıkla on-line bir dergi olmamız itibarıyla, dergi bazen de “dışarıda” hazırlanıyor; kafelerde, restoranlarda, kumsalda… Ev ofisimiz de, gökdelenler arasında var olmaya direnen, Kadıköy merkeze yakın bir muhitte. Yüksek duvarlarda kertenkeleleri fark edebilmek hala keyifli.

Dergide geçen gündelik yaşam demek…

Yorucu bir gün demek :) Futuristika! bizim için kısmen yan iş olduğu için, hafta içi benim günüm sabah 8’de işime koşuşturmakla başlıyor ve akşam 7 buçuk gibi eve dönüyorum. Böylelikle, ikinci vardiyam; Futuristika! başlıyor.

Günlük çalışma saatlerinden sonra kalan vaktimizin çoğunu ve hafta sonlarımızı yazılar hazırlamakla, araştırma, okuma,  röportaj yapmakla, bağlantılar kurmakla, yazmakla, editlemekle, konuları, görselleri, videoları seçmekle, vs. geçiriyoruz. Türkçe Futuristika! için her gün güncellenen bir dergi formatı için çabalıyoruz, yakın zaman için yıllık özel edisyonlar, sınırlı sayıda baskıyla yayınlar olabilir. İngilizce Futuristika! üç ayda bir basılıyor. Bir edisyon için yeterli malzeme biriktirdiğimizde, sanat yönetmeni/grafik tasarımcımızla bağlantıya geçiyoruz ve son sayıyı yolluyoruz.  Bir şekilde vakit yaratıp sorunlar, istekler, olasılıklar, vs. üzerinde tartışıyoruz ve sonra son sayı pdf ve baskı formatında hazırlanıyor. Herhangi bir dergide olduğu gibi bu süreci düzenli bir şekilde planlamaya ve işleme koymaya çalışıyoruz.

Piyasadaki diğerlerinden derginizi farklı kılan nedir?

B: Her şeyden önemlisi, bizler didaktik değiliz. Herkesin bilebileceği bir konuyu bilmiyormuş gibi anlatma yoluna gitmiyor, okuyucuyu öğretici ve eğitici bilgilerle yormuyor, olayın keyfini kaçırmıyoruz.  Bunun yerine, hiç bilinmeyen insanları, konuları ön plana çıkarıyor ya da bilinen kişilerin hiç bilinmeyen noktalarını yakalıyoruz, bilinen konuları, olayları, vs. alternatif bir anlatımla aktarıyoruz. Bu nedenle derginin alt başlığı “Enteresan Mevzular Dergisi”. Futuristika! okuyucusuna, dergiden keyif almak için belirli bir kültüre, sanat bilgisine, popüler kültür ilgisine, gerektiğinde politik bir tavra sahip olması gerektiğini hissettiriyoruz. Bu anlamda Futuristika! okuyucusu ortalama bir kültür düzeyinde olması halinde yazılanlarla aynı suya girdiğini hissedebilecektir.

Bu hareket ses verdiğimiz kitleyi daraltıyor gibi görünse de kalabalıklara değil, kahramanlara inanıyoruz. Her Futuristika! okuyucusu, bu anlamda bizim kahramanımızdır. Dergi etrafta olup bitene belirli bir duruş sahibi olduğu halde okuyucuyu boğmuyor. Tamamıyla okuyucusu gibi kişilerden oluşan bir dergi sonuçta; maske yok, gizli hesaplar yok; bizler medyatik kişilikler değiliz… Sanırım okuyucuların hoşuna gidenlerden biri de bunu hissedebilmek.

Türkiye’de dergi piyasası ne durumda? Futuristika! gibi alternatif yayınlar revaçta mı? Onlar için okuyucu kitlesi yeterli mi?

B: Türkiye’de dergi kültürü, üzerinde hala geniş bir çalışmayı gerektirecek bir alan gibi durmaktadır. Ülkeye baskı makinelerinin geç gelmesinden, ülkede okuma alışkanlıklarının tam oturmamasına, televizyon ya da diğer medya araçlarının ülkede dünya ortalamasının üzerinde yer kaplaması gibi temel sorunlar var. Geçmişte, Türkiye “Ölü Dergiler Diyarı” sayılabilirdi. Bunun dışında GırGır gibi dünyaca üne kavuşmuş ve satış rekorları kırmış efsanevi başarılı dergi örnekleri de bulunmaktadır. Bunun dışında yine bir kısım aydın ve entelektüeller tarafından yayımlanmış olan FOL, Gergedan gibi son derece deneysel ve başarılı dergiler de belirli süreler yaşadı. Geçmiş dönem ya da şimdilerde, her zaman holdingleşmiş yayın gruplarına ait ana akım dergiler, tüm dünyada aynı hedefe; okuyucuyu belirli bir standarta indirgemeye odaklanarak var olmuştur -ve olacaktır. Tamamıyla bağımsız ve kaliteli içerik sunarak özgür düşüncede olan okuyucuya ulaşmak için alternatif  yollar kovalamak Türkiye’de kolay bir iş  değil ancak ROLL -uzun yıllardır çıkan güzel bir müzik mecmuası-, BANT -artık daha çok konser organizayonlarına yönelmiş olan bir sanat/müzik dergisi-, gibi dergilerin yanı sıra Kadıköy’ün Karga Bar finansal desteğiyle bedava dağıtılan Karga Mecmua da alternatif yayının kalesi olarak görülebilir.

 

Futuristika! kolektif bir çalışma mı ticari bir girişim mi?

B: Kolektif bir çalışma.

Futuristika, henüz ticari bir faaliyet halini almadı, hala bir komünite çabası olarak sürüyor. Ancak takipçilerle ilişkilerimizi sıkı tutmaya çalışıyoruz; tişört, afiş, poster, vs. tasarımlarımız, e-book çalışmalarımız var, on-line projeler düzenliyoruz. Amacımız, yakın zamanda hem dijital hem de geleneksel yayıncılıkta yer alacak bir butik yayınevi olmak.

Reklamverenlerle aranız nasıl? Sizin felsefenizi anlayabiliyorlar mı?

B: Arada sırada teklifler alıyoruz fakat henüz derginin havasına uyan çıkmadı. Ben piyasaya yeni çıkan jeneratör hakkında okumak istemezken neden Futuristika! okuyucusu okusun ki? Futuristika sadece markalara değil, çalışmalarını duyurmak isteyen sanatçılara, müzisyenlere, fotoğrafçılara, dijital tasarımla uğraşanlara, yazarlara ve illüstratörlere ücretsiz reklam olanakları da vermektedir.

Felsefeniz nedir, manifestonuz, misyonunuz? Bir misyonu olan dergilere inanıyor musunuz?

B: Manifestolara bayılıyoruz. 20. yy tam bir manifestolar çağıydı ve eski geçerliliklerini yitirmiş  gibi görünseler de manifestoların, dijital çağda kısa ve özlü meram anlatma şansları olduğuna inanıyoruz. Bu açıdan bakıldığında Futuristika, milenyumun ilk on yılı geride kalırken, “Enteresan mevzular dergisi” altbaşlığına sahip çıkarak hem retro keyiflerin hem de bir zamanların fütürist düşünceler olarak algılandığı dijital çağımız mucizelerinin peşinde dolanıyor.

Dergilerin, şart olmasa da, misyonları olması gerektiğine ve farklı bir şekilde değerlendirilmeleri gerektiğine inanıyoruz; dergiler, gazete gibi bir tüketim nesnesi değil, kitap kadar bireysel değildir. Dergiler gerçek bir insan mucizesidir. Yoksa geçmişte Wired, Sniffin Glue, Monocle, Harper’s Journal ya da Playboy’un, zamanımızda JPG Magazine’ın yaptıklarını nasıl açıklarız? Amaçlamasalar da, bir misyon yarattılar, dünyayı değiştirenler, güzelleştirenler arasındalar, en azından bizim gibiler için…

Futuristika! ne kadara satılıyor? Abonelik sisteminiz var mı?

B: Futuristika dijital versiyonu, editöryal kadro sayısının çok olmaması nedeniyle çok zaman alıyor. Kodlamayı bu güne kadar açık kaynak ile hallettiğimiz için maliyet minimumdaydı ancak yakın zamanda içerik yönetiminin daha profesyonelleştiği ve dijital varlık yönetiminin de dahil olduğu (Dijital Property Administration) bir yapılanmaya gireceğiz. Bu anlamda, on-line dergi konusunda oldukça tecrübe edindiğimizi söyleyebilirim. Basılı versiyon ise dijital baskı makinesinde hazırlandığından maliyeti daha yüksek. 12 euro ancak günü kurtarıyor :) Bunun dışında tişört, mug, poster tasarımlarımız da bulunmakta. Basılı versiyon için henüz abonelik sistemine geçmedik, kendi olanaklarımızla dağıtımı yapıyoruz. Ancak, dijital abonelerimiz var.

Fikirleri nereden alıyorsunuz? Tercih ettiğiniz konular neler?

B: Fikirleri sokaktan, hayattan ve insanlardan alıyoruz. Eğer ana akımın dışında yaratıcı bir konu varsa, kesinlikle Futuristika!’nın ilgi alanındadır. Konularımız ise 1960’lardaki ilk görsel müzik video araçlarından, gölgelerle çadırda yaratılan tipografik şiir yerleştirmelerine, gizli kalmış retro şarkıların keşfinden, Borges’in kadınlarla ilişkisindeki ayrıntılara kadar geniş bir perspektifte oluyor.

Okuyucularınızdan nasıl ve ne şekilde geri dönüşler/bildirimler alıyorsunuz?

Dergiyi düzenli olarak okuyan ve etkinliklerimizi takip eden bir takım sessiz takipçilerimiz var. Oldukça fazla sayıda da aktif bir şekilde bağlantı kuran okuyucularımız mevcut. Çoğunlukla beğenilerini dile getirirken nadiren de olsa nefret mektupları alıyoruz, ki bunlar temelde politik nedenlere ve cinsiyet ayrımcılığına dayanan konulara sahip oluyorlar. Futuristika, her şeyin ötesinde cinsiyet ayrımına, dini baskı ve sömürüye, kapitalist vahşete ve ırkçılığa karşıdır.

Sizin için olan ideally suited okuyucuyu tarif edin.

Meraklı. Ayrıntıların peşine düşebilir. Kendisine doğrudan anlatılan hikayeler yerine göndermelere, arka plan metinlerine ilgi duyabilir. Kimi zaman kalabalıklara karışırken, kimi zaman kalabalıkların ortasında tek başına kalabilir. Çünkü ilgisini çeken bir şeye bakıyordur ısrarla.

Etkinlikler düzenliyor musunuz, katıldığınız etkinlikler var mı? Neden? Etkinlik düzenlemenin dergi için bir pazarlama aracı olduğunu düşünüyor musunuz?

B: Henüz konserler, festivaller, vs. gibi etkinlikler düzenlemedik, başkaları tarafından set up edilen bu tür etkinliklere Futuristika!’yı temsilen katılıyoruz. Biz çoğunlukla sergiler, sanat festivalleri, bağımsız projeler, vb. gibi etkinliklere katılma organizasyonları yapıyoruz. Müşterek bir zeminde beraber üretmek için hem okuyucuları hem de katılımcıları biraraya getiriyoruz. Bu tip toplanmalar, dergi vasıtasıyla tanışmaya ön ayak olmak, bağlantılar kurmak, yeni fikirler keşfetmek açısından güzel. Son dönemde Edgar Allan Poe’nun 200. doğum yılı anısına hediyeli bir yarışma düzenledik. Kazanana Fatih Gül tasarımı bir tişört hediye edildi. Ayrıca, giderek yaygınlaşan erkeklerin külotlu çorap giymesi konusunda da bir miktar farkındalık yaratmak üzereyiz. Bu alanda da çalışmalarımız var. Bu gibi alternatif etkinlikler daha çok ilgimizi çekiyor sanırım.

Yapmış olmaktan gurur duyduğunuz özel bir çalışma var mı? Neden?

B: Küratör Serhat Köksal ve Amirali Ghasemi’nin set up ettiği 1. Uluslararası Gezici Tehran Bienal’ine katılmış olmaktan gururluyuz. Proje 2010’da sona erecek. Son sergi mekanı Belgrad idi. (Daha fazla bilgi için: http://www.biennialtehran.com/). Bienalin konusu “Kentsel Kıskançlık/City Jealousy”. Buradaki Jealousy kelimesi Fransızca’da hem “kıskançlık” hem de ”panjur” anlamına geliyor. Panjur, aynı zamanda içeriden dışarısının göründüğü ama dışarıdan içerisinin görünmediği bir perde; masaya davet edilmeden dünyada olup biteni gözlememize izin veren bir engel. Futuristika! da, bu bağlamda, 1. Uluslararası Gezici Tehran Bienali’ne ikinci durağı olan Berlin de katıldı, Türkiye’den şehirlere panjuru aralayıp baktı.

Pınar İlkiz’in Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden çektiği fotoğraflar, ABD’li dijital sanatçı Lawrence Roberts’ın manipülasyonuyla bozuldu. Barış Yarsel’in metin editörlüğünde, posterler sanat yönetmeni Fatih Gül’ün tasarımlarında son halini aldı. Bir çeşit anti-bienal olması sebebiyle katılımımız çok heyecan vericiydi. Bienallerin globalleşmesini eleştiren, bağımsız, düşük bütçeli, hemen hemen her yerde sergilenilebilen gezici bir competition fikri, inandığımız değerlerin bir yansımasıydı.

Favoriniz olan birkaç dergi?

Yabancı yayın: Dazed & Confused, Plan B, NewYorker, Monocle, Harp (RIP), Swindle, NME, Wired, Uncut, Cupboard, Arthur, JPG Magazine, Increase, Esaopus, Frieze, Guernica, The Believer. On-line dergiler : Juxtapoze, The Silent Ballet, WeAreTheImageMakers. Yerel: Roll, Bant, Calinti (RIP), Basatap… Ve pek çok Türkçe ya da başka dillerde fanzin, burada saymak için sayı çok fazla…

Eğer bir başka dergiden kendi derginiz için güçlü bir özellik seçmeniz gerekseydi hangi dergiden ve ne olurdu?

B: NewYorker’ın kapsamlı arşivi.

Derginizin geleceği için hayalleriniz var mı, başarmak istediğiniz?

B: Her ikisinin de tıkırında işleyen, konseptlerinde tutarlı, düzenli bir şekilde hem on-line hem de bol sayfalı olarak basılan dergiler olmalarını umuyorum. Futuristika! dergilerinin projelere katılmasını ve insanların ve nesnelerin nezdinde algılanışını güçlendirmesini diliyorum. Dergilerin kendilerine özgün bir yer, hem burada hem de dışarıda tanınan bir isim edindiğini görmek isterim. Hem ekranın bu tarafında hem de diğer tarafında olanların bundan çok hoşlanacağına inanıyorum.

  ✪