Queneau Soyundan Bir Aile

Yazar ve OuLiPo’cu Jacques Jouet bir döküm çıkarmıyor, okuru Raymond Queneau’nun yazınının temellerini anlamaya davet ediyor.
Eylül '13

queneau1

QUENEAU SOYUNDAN BİR AİLE – JACQUES JOUET

OuLiPo’nun kökeninde, artık herkesin bildiği üzere, Raymond Queneau ve onun matematiğe karşı gösterdiği, basit bir hevesin çok ötesindeki büyük ilgi vardır. Yazar ve OuLiPo’cu Jacques Jouet burada bir döküm çıkarmıyor, okuru Raymond Queneau’nun yazınının temellerini anlamaya davet ediyor.

Queneau elindeki yazınsal olanakları genişletmek adına, araştırıp düzene koyduğu matematik yöntemleri üstüne durmadan çalışır. Raymond Roussel’in tarzını tanımlarken Queneau’nun kullandığı sözler –kabul görmüş düşüncelerin yerlerini aykırı biçimde değiştirir sadece– akla geliyor: “Matematikçinin coşkunluğuyla ozanın usunu birleştiren bir imgelem” (1933, Yunanistan Yolculuğu’nda kaleme almıştır bu sözü). 1940-1960 yılları arasında Bourbaki üyelerinin topluca kullandıkları belitsel yöntem bu konuda çok verimli bir alandır. Bir belit (açıklamaya, kanıtlamaya çalışmayacağım bir varsayım, bir postulat) ortaya atarsam, ondan ileri gelecek tüm önermeleri tutarlı biçimde sıralayabilirim. İşte Raymond Queneau’nun yaşamında yayımladığı son metinde, David Hilbert’e Göre Yazının Temelleri’nde (Bibliothèque oulipienne, 3. sayı) müthiş bir beceriyle yaptığı budur: Alman matematikçi Hilbert’in Euklidesçi geometri için verdiği belitleri dilbilim ve yazın alanına taşımaya girişir, bunu da çok basit ve çok nesnel bir işlemle, “Hilbert’in önermelerindeki noktalar, doğrular ve planlar sözcüklerinin her birini sözcükler, tümceler ve paragraflarla değiştirerek” gerçekleştirir. Queneau’nun elde ettiği yazınsal belitlerin kimisi apaçık, kimisi ise uygunsuzdur. Geriye yalnızca onları yorumlamak kalır, bu da kolay iş değildir…

“1,1. – Verilmiş iki sözcüğü içeren bir tümce var. Yorum: açık. Örnek: iki sözcük “la” ve “la” olsun, bu iki sözcüğü içeren bir tümce vardır: ‘Kemancı la cantatrice’e1 la veriyor.’”
İkarus’un Uçuşu’nun II. bölümünde, Baudelaire’in “Yoksulların Ölümü” adlı şiirinin yanılsamalı ve düzyazı haline getirilmiş aktarımında, Baudelaire’in ölümle ilişkilendirdiği her şey absentle ilişkilendirildiğinde de benzer bir tutumla karşılaşılır. Belitsel yöntem Raymond Queneau’nun yapıtının merkezini oluşturur. Bu yöntem, apaçık şekilde, yazınsal metnin belirlenmesi sorusunu gündeme getirir, bu soruyu Edgar Poe Bir Şiirin Yaratılışı’nda ortaya atmış, Queneau da Bords’da yayımlanan “Poe ve Çözümleme” adlı yazısında bunu incelemeden edememiştir; ayrıca, gene Queneau’ya göre, Joyce da Ulysses ve Work in progress’te gizliden gizliye bu soruyu irdeler: “Onun yapıtlarında hiçbir şey rastlantıya bırakılmamıştır. Sadece rastlantının payı rastlantıya bırakılmış ve her şey özgürce açığa çıkmıştır; çünkü özgürlük rastlantılardan oluşmaz. Bütün olsun bölümler olsun, her şey belirlenmiştir ve hiçbir kısıtlama açığa çıkmaz.” Belirleme yönteminin, Queneau’nun romanlarında her zaman gizli tutulduğunu (ya da daha doğrusu şantiyedeki yapı iskelesi gibi sökülmüş durduğunu) belirtelim, öte yandan bu, OuLiPo’cu çalışmalarında açıkça göz önündedir: örneğin Yüz Bin Milyar Şiir’de.

queneau2

Metnin, kendisinin ortaya çıkmasını sağlayan yöntemle belirlenmesi konusunda nereye kadar gidilebilir? Tüm OuLiPo’cu çalışma bu soruya yanıt arar, kavramsal sorgulama çoğunlukla iş üstünde incelemeyi de beraberinde getirir. Raymond Queneau’da asla (François Le Lionnais’nin tersine) sadece düşünce üstüne değerlendirmelere rastlanmaz. Her zaman o düşünceyi gerçekleştirerek sonucunu görmesi gerekir onun: Joyce’un Finnegans Wake’teki yöntemini “Fransızca” bir girişimle dener (Çubuklar, Sayılar ve Harfler’de “Joyce’çaya Bir Çeviri”); sonra Gertrude Stein’ınkini dener (Mandolinli Köpek’te “Gertrude Stein’a Saygı”)… Öykünme ya da alaya alma değildir derdi, kuşkusuz bunlar Queneau’yu ilgilendiren şeyler değildir, onun yapmak istediği tekniği inceleyerek gerçek bir saygı duruşunda bulunmaktır.

“[…] Bildiğimiz yazınsal yapıtların oluşturduğu yaratılmış yaratılar sürecinin ardından hem öngörülebilir, hem de asla öngörülemez biçimde, kendilerinden hareketle ya da kendilerini aşarak gelişen yaratıcı yaratılar çağının başlaması gerekiyordu.” (OuLiPo, Gücül Yazın’da OuLiPo çalışmalarının sunumu)
Yazınsal belirsizlik belirlilik alanına çıkıyor, işte Queneau’nun işine biçim veren, onu Gerçeküstücü anlayışla ters düşüren; Yüz Bin Milyar Şiir’in, zincirin öteki ucunda olumsuzlukla karşılaşabilecekken, olumlu mu olumlu şekilde gerçeğe dönüştürdüğü düşüncelerin en heyecan verici olanlarından biri. Ünlü “Nasıl İsterseniz Öyle Öykü”yü (OuLiPo, Gücül Yazın) ele alalım. Söz konusu öyküde okurdan belirli aralıklarla, bir çekirdek noktasında, bir yol ayrımında iki anlatı olasılığı arasında seçim yapması istenir. Dolayısıyla, anlatı seçim yapan okurun yardımıyla ilerler. Kaldı ki, ilk üç soruya hayır yanıtını verseniz de (seçim sizin), kendinizi hiç ama hiç duyulmamış bir “nasıl isterseniz öyle öykü” karşısında bulursunuz, onu tamı tamamına burada aktarmaktan kendimi alamayacağım:

[…] tıpkı Yüz Bin Milyar Şiir’in boşlukla bir başka türlüsünü yarattığında olduğu gibi.
OuLiPo bir yazın okulu değildir, “yaratıcı yaratılar” elde edilmesini sağlayan yöntemlerin araştırıldığı yerdir. Queneau’nun bu deneysel kaygısı da, aydınlığa kavuşturduğu alanın, atlas üstünde parmağıyla işaret ettiği bilinmez toprakların önemiyle kendisini yararlı, etkili bir yazara dönüştürmüştür. Georges Perec’in Raymond Queneau anısına adadığı Yaşam Kullanma Kılavuzu’na bakın: bir araya getirilmiş üç üretim yöntemi de (carré bi-latin2, polygraphie du cavalier3, pseudo-quenine4) on-on beş yıl önce Queneau tarafından bulunmuştu. Petrarca’nın Mezarları’nın yazarı Jacques Roubaud Queneau’dan esinlenerek bir çalışma varsayımı gerçekleştirdi: sextine’in5 yaygınlaştırılması. Italo Calvino Queneau’yu ustası olarak görmekten çekinmiyordu ama kuşkusuz içinden çıkılması güç ve önemli sorular açısından öyle görüyordu onu, zamanla etkilerini yitirecek yanıtlar açısından değil (“Raymond Queneau Kimdir?”, Les Amis de Valentin Bru’de, 15. sayı, 1981)… Bunlar adına OuLiPo denilen, Queneau soyundan gelen bu aileden birkaç örnek sadece. Ama hepsi bu değil. Queneau’da yalnızca, Yvon Belaval’in dediği gibi, o “etkin düşünce” yoktur; ayrıca imgelem gücü, dizelerle bölümlerin sımsıcak ve eğlenceli yapıları da buna eşlik eder. Queneau Ionesco’ları da (Ionesco bununla övünür), Pascal Lainé’yi de, Jean Vautrin’i de, San Antonio’yu da, Gotlib ve çizgi romanın ilerleyen kanadını da beslemiştir… Yüzlerce “sizin kahramanı olduğunuz kitap” lahanalarda ya da güllerde değil bezelye tanelerinde doğmuştur. Düşünme yasası ve hoşa gitme yasası. Geometrici olmasak da bu yapıtın içine gireriz. Kimbilir, içinde bir de bakmışız geometrici oluvermişiz. XVIII. yüzyıldaki ağaçlarla kaplı parklarda oraya buraya serpiştirilmiş eğlence yerlerine dalar gibi dalarız o çılgınlıkların içine. İşte bu yüzden, OuLiPo’cu çalışma bilgince olduğu kadar eğlencelidir de. Jacques Roubaud’nun “OuLiPo Raymond Queneau’nun bir romanıdır” derken öne sürdüğü şey doğruysa, bir kişinin, biraz geç de olsa, romancı olarak sözünü söylemek istediği anlaşılacaktır.

Fransızcadan çeviren: Orçun Türkay

  ✪