Independent Ninjalar

Göktuğ Ülkar bağımsız plak şirketi Ninja Tune hakkında kısa bir şeyler yazmak için yola çıkıp sonuna geldiğinde tanıtım yönü ağar bastığını farkettiği bir yazı ile Futuristika! okurlarını selamlıyor. Günümüzde bir plak şirketi olmak...
Ağustos '11


Bağımsız müzik evreninde önemli bir yeri olduğunu düşündüğüm Ninja Tune hakkında kısa bir yazıdır az sonra okuyacağınız. Aslında inceleme yazmak için yola çıkmıştım ama yazının sonuna geldiğimde gördüm ki tanıtım yönü daha ağır basmış.

Başlarken, taşıdığım kuşkuları paylaşayım istedim: albümlerin labellara ihtiyaç duyulmadan müzisyenlerin bulduğu çözümlerle dinleyiciye sunulabildiği günümüzde bir ‘record label’ hakkında yazı yazmak ne derece anlamlı olur bilmiyorum. Üstelik indie tanımının ulaştığı boyutları düşünürsek, Ninja Tune’un independent özelliğinden bahsetmek yerine onu diğer indie oluşumlardan ayrı bir yere koyan ve neredeyse kendi türünü yaratmış olan seçkinliğinden söz etmek, bağımsız müzik ülkesi içinde yolumuzu kaybetmeden ilerlememize yardımcı olabilir umarım.

1990 yılında Londra’da Dj ikilisi Matt Black ve Jonathan More tarafından kuruldu Ninja Tune. Coldcut olarak da bildiğimiz bu ikili, Ninja serüvenine çıkmadan önce korsan radyo kanalı Kiss Fm’de yayın yapıyorlardı.

Benim açımdan bir albümü sadece ‘Ninja’ etiketine bakarak bile satın alabilme güzelliğini sağlayan bu label, electronica, ambient, nu-jazz, avant-garde jazz, drum’n bass, chill out ve trip hop türlerinde işler yayınlamakta. Rock ve Hip Hop gibi türler içinse kendisinden başka dört adet label türemiş bulunmakta Ninja’dan.

Yazının başında da dediğim gibi, bağımsız bir plak şirketi olmanın ötesinde, bir müzik türü ve ekolü sayılabilecek seçkinliğe sahiptir Ninja Tune. Bu seçkin soundun ortaya çıkmasında, hemen hemen aynı titizlik ve benzer tekniklerle oluşturulmuş seslerin, ilk bakışta birbirinden farkı yokmuş gibi duran fakat aslında her birinin artık müzisyenlerin neredeyse imzası haline gelmiş benzersiz ürünler olmasının, yani kaliteli soundun çıtasının çoktan belirlenmiş oluşunun büyük payı var bana kalırsa. Hatta biraz abartmış olur muyum bilmem, Ninja’nın bu seçkinliğini tıpkı ECM’nin her fırsatta övgüye layık bulunan o eşsiz ‘ECM Soundu’na benzetebilirim. Caz ile ilgilenenler bilirler, ECM seçicidir ve o labeldan albüm yayınlatmak az sayıda müzisyenin bulabildiği bir şanstır.

Albümleri, çıkmadan haftalar önce programında yayınlayan, müzik zevkinden kuşku duyulmaz adam Gilles Peterson’un eleştirisini almak Britanya taraflarından çıkan her müzisyen için önemlidir tahmin edildiği üzere. Aynı zamanda bir labelın kurucusu ve plak koleksiyoncusu olan Peterson’ın BBC Radio’daki programında çaldığı ve üzerine bir iki söz söylediği albümler genellikle büyük beğeni toplar ve ne kadar önem verdiğimiz kuşkulu ama yine bu albümler Pitchfork gibi mecralarda hatırı sayılır puanlar alırlar. Ninja Tune’un kanatları altındaki müzisyenler de Peterson’ın süzgecinden mutlaka geçerler.

Bir de Ninja Tune’un bahsetmeden edilemeyecek bir Radyo kanalı var. Solid Steel isimli bu radyoda hem Ninja Tune tayfasından isimler hem de Dj Shadow, Four Tet gibi önemli müzisyenler yayınlar yapmaktalar zaman zaman. Bu programlar, Ninja’ların akıllarından neler geçtiğini anlamamıza yardımcı olabilir belki.

Göz atmak isteyenler olursa diye İstanbul sahnelerinde de görebildiğimiz belli başlı sanatçıların isimlerini verelim: Bonobo, Amon Tobin, Blockhead, Jaga Jazzist, The Cinematic Orchestra ve Xploding Plastix. ✪

Önceki

Görünmez kahramanların peşinde bir fotoğrafçı

Sonraki

İnsan merkezli tavırdan yapaylık kavramına